Скачать с ютуб be used to; get used to ALIŞIK OLMAK в хорошем качестве

be used to; get used to ALIŞIK OLMAK

Örnekler: - I am used to driving on the left. (Arabayı soldan kullanmaya alışığım.) - I am used to getting up early. (Erken kalkmaya alışığım.) - I am not used to living in a village. (Köyde yaşamaya alışık değilim.) - She is not used to playing golf. (O golf oynamaya alışık değil.) - They are used to going to school on foot. (Onlar okula yürüyerek gitmeye alışıklar.) - Tom isn’t used to running in the morning. (Tom sabahleyin koşmaya alışık değil.) - You are used to working with children, but I am not. (Sen çocuklarla çalışmaya alışıksın fakat ben değilim.) - We are used to playing football before school. (Okuldan önce futbol oynamaya alışığız.) - I am not used to going to work by bicycle. (İşe bisikletle gitmeye alışık değilim.) - He is not used to seeing me every morning. (Her sabah beni görmeye alışık değil.) - I am getting used to swimming at night. (Gece yüzmeye alışıyorum.) - John is used to working on Sundays. (John pazarları çalışmaya alışık.) - They are used to working together. (Onlar beraber çalışmaya alışıklar.) Önemli Bilgi: be used to dan sonra sadece fiil gelecek diye bir kural yoktur; isim de gelebilir, unutmayalım. Örnekler: - I am used to this noise. (Ben bu gürültüye alışığım.) - She is used to the cold. (O soğuğa alışıktır.) - They are used to this city. (Onlar bu şehre alışıktırlar.) - She is used to the weather in this country. (O bu ülkedeki havaya alışıktır.) - He is used to the hot weather. (O sıcak havaya alışıktır.) - I am not used to children. (Ben çocuklara alışık değilim.) - She is not used to cats. (O kedilere alışık değil.) - He is not used to the cold. (O soğuğa alışık değildir.) - Are you used to the cold? (Sen soğuğa alışık mısın?) - Is he used to villages? (O köylere alışık mı?) - Is she used to the hot weather? (O sıcak havaya alışık mı?) *Şimdiki zamanda bir kişinin herhangi bir eyleme veya duruma alışmış olduğunu ya da alışıyor olduğunu ifade ederken şu kalıpları kullanırız; {be getting used to ….} ---- alışıyor olmak ; get used to … Örnekler: - You must get used to living alone. (Yalnız yaşamaya alışman gerek.) - You have to get used to getting up early. (Erken kalkmaya alışmak zorundasın.) - You will have to get used to getting up early. (Erken kalkmaya alışmak zorunda kalacaksın.) - I am getting used to getting up early. (Sabahları erken kalkmaya alışıyorum.) - We’re getting used to working on Sundays. (Pazarları çalışmaya alışıyoruz.) - Are you getting used to running early in the mornings? (Sabahları erkenden koşmaya alışıyor musunuz?) - I had to get used the cold. (Soğuğa alışmak zorunda kaldım.) - You will get used to speaking English. (İngilizce konuşmaya alışacaksın.) - You should get used to it. (Buna alışsan iyi olur.) - I’ve got used to drinking coffee every day. (Her gün kahve içmeye alıştım.) - I haven’t got used to drinking coffee every day yet. (Henüz her gün kahve içmeye alışmadım.) - I got used to this city. (Bu şehre alıştım.) - I couldn’t get used to this city. (Ben bu şehre alışamadım.) - I was able to get used to the cold weather. (Soğuk havaya alışmayı başardım.) - I managed to get used to working in cold weather. (Soğuk havada çalışmaya alışmayı başardım.)