Русские видео

Сейчас в тренде

Иностранные видео


Скачать с ютуб Kadınlar Hakkındaki Hadisleri Nasıl Anlamamız Gerekir? Ebu Hanzala Hoca в хорошем качестве

Kadınlar Hakkındaki Hadisleri Nasıl Anlamamız Gerekir? Ebu Hanzala Hoca 3 года назад


Если кнопки скачивания не загрузились НАЖМИТЕ ЗДЕСЬ или обновите страницу
Если возникают проблемы со скачиванием, пожалуйста напишите в поддержку по адресу внизу страницы.
Спасибо за использование сервиса savevideohd.ru



Kadınlar Hakkındaki Hadisleri Nasıl Anlamamız Gerekir? Ebu Hanzala Hoca

İslam'ın, kadınların içinde bulunduğu hâli düzeltmeyi amaç edinen tedbir ve nizamını hakkıyla takdir etmek için evvela İslamsız bir toplumda kadının ne hâllerde olduğunu bilmek gerekir. Kadınların da İslam dışındaki hayat nizamlarında nasıl büyük mahrumiyetler içerisinde bulunduklarının ayırdına vararak İslam gibi bir nimete yeniden kavuşabilmek namına bilinçlenmeleri ve bu istikamette gayret göstermeleri, kendileri için hayati önemi haizdir. Birçok insan için genel geçer olan bir hakikat vardır. İnsanlar gündüzün kıymetini gece olunca, nimetin kıymetini de elden çıkınca anlar. İşin kötü tarafı, böyle bir durumda çoğunlukla iş işten geçmiş olur. Hikâye olunur ki yavru balık bir gün annesine gelerek "Anneciğim, arkadaşlarım sudan ve denizden söz ediyorlardı az önce. Deniz nerede acaba, beni de bir gün oraya götürür müsün?" diye sormuş. Anne balık denizin içinde birlikte özgürce yüzdükleri yavrusuna denizin ne olduğuna dair bir şeyler söylemenin yararsız olacağını düşünüp "Merak etme yavrum, bir gün gelir denizin ne olduğunu kendin anlarsın." demiş. Aradan uzun bir zaman geçmeden, bir balık sürüsü kabaran dalgalara kapılmış ve bu balık sürüsünün içinde yavru balık da varmış, kendini kumun üstünde buluvermiş. Oksijensiz kaldığı için neredeyse boğulacak gibi oluyormuş minik balık. Su olmadığı için solungacına oksijen alamıyor, bu da yavaş yavaş takatini kesiyormuş onun. Artık öleceğini ve kendisini çok seven annesini bir daha göremeyeceğini düşünüp üzülürken denizden gelen yeni bir dalga onu ve neredeyse can çekişmekte olan diğer acemi balıkları tekrar denize doğru çekivermiş. Denize yeniden kavuşup annesini gördüğünde daha önce sorduğu soruyu hatırlamış ve çok utanmış yavru balık. İşte cahiliyenin katran karanlıklarında bir o bataklıkta bir bu bataklıkta debelenip duran çağdaş (!) kadın ile İslam nizamı arasındaki münasebet biraz da bu hikâyedeki minik balığın durumunu andırır. Cahiliye Kadını Tevhid ve Sünnet nizamı dışındaki tüm sistemlerde kadının değeri herhangi bir metaya verilen değer (!) kadardır. Günümüz toplumunda da müşahede edildiği üzere cahiliyenin etkin, yaygın ve hâkim olduğu her yerde kadına gerçek anlamda kişilik hakkı verilmemekte, hor görülmekte, hakkı yenmekte ve aşağılanmaktadır. Tüm bu olumsuzluklar da Batılı yaşam tarzı ve sahte özgürlük söylemlerinin gölgesinde kalmaktadır. Böylelikle kadının toplum içerisindeki trajik konumu perdelenmekte ve âdeta yok sayılmaktadır. Cahiliye sistemi veya sistemsizliği kadın için ölümden beter pozisyonlar üretir ve hem kadına hem de kadının merkezde olduğu aile kurumuna tamiri ve telafisi mümkün olmayacak ağır hasarlar verip darbeler indirmektedir. Bu devasa ahlaki ve zihinsel enkazın insanlık tarihinin derinliklerine uzanan uzun bir geçmişi vardır. Çok kısa misallerle değinmek gerekirse örneğin, Hammurabi kanunlarından Brahman nizamına; Arap cahiliyesinden Manu efsanelerine; Antik Yunan'dan Eski Romalılara, Mısır uygarlığından Yahudi yasalarına ve Çin medeniyetinden Avrupa'nın batısına kadarki toplumlarda kadının alınıp satılan ve ortaklaşılan bir "mal" olarak görüldüğünü ve her türlü hak ve hukuktan mahrum bırakılmaktan başka bir yaşam alanının olmadığını söz konusu kavimlerin tarihinden öğrenmekteyiz. Brahman toplumlarda kocasının ölümü hâlinde kadın da ölmek zorundaydı. Bu zulüm uygulaması Brahman uygarlığından on yedinci yüzyıla kadar süren çok eski bir gelenek idi ve bunun kaldırılması ancak halkın ayaklanmasıyla gerçekleşmiştir. Babillerin hazırladığı ve tarihte bilinen iki yüz seksen iki maddelik ilk yazılı kanun metni olan Hammurabi kanunları kadınlara bir hayvan muamelesi öngörüyordu. Bu kanunların bir maddesinde kadının konumu şöyle resmedilmiştir: "Eğer bir adam başka bir adamın kızını öldürürse, kendi kızını isterse öldürebilen isterse köle olarak tutabilen isterse cezayı erteleyebilen ölen kızın babasına vermek zorundadır." Hem somut/klasik putperestliğin hem de demokrasi gibi soyut paganizmin önemli merkezlerinden olan Antik Yunan'da kadın ne özgürlüğe ne de herhangi bir hakka sahipti. Kadınların yaşaması için ana yollardan uzakta, birkaç havalandırma penceresi olan ve kapısına gardiyan dikilen büyük evler yapılırdı. Kadınlar sosyal aktivitelere katılamazlardı. Öyle ki kadınlar, o dönemde çok yaygın olan ve sıradan bir sosyal faaliyet olarak görülen felsefe ders halkalarına dahi asla katılamazdı. Serbest fahişeler, boşanmış kadınlar ve üst sınıfa hizmet eden kadrolu fahişeler evli ama sıradan kadınlardan daha fazla saygı duyulan bir sıfata sahipti. Aristo, Spartalıların kadınlara miras, boşama ve hür olma hakkı vermelerini ve onlara karşı kibar olmalarını eleştirmiş ve bunları gücü, düzeni ve disipliniyle meşhur Sparta'nın düşüş sebepleri olarak göstermiştir. #Kadınlar #Hadisler #HalisBayancuk

Comments